“Paramparça olmuş bir testiyi eskisi gibi onaramazsın. Kurumuş çiçekleri yeniden renklerle dolduramazsın.”
Yine aynı hatayı yaptım Hikmet Bey. Şu kâinat üstünde yaratılmış en aciz varlığa güvendim. Yetmedi, emek de verdim. Büyük çabalar sarf ettim insan yanımı koruyabilmek için. Kan revan içindeyken ‘Gül bahçesinden henüz yeni çıktım.’ dedim. Gülsünler istedim. Çok gülsünler. Daha da ileriye gittim. Sevsinler istedim. Kelam soframa aldım, derdimi bölüştüm. Gönül yarasına merhem güzel kelamdır, dedim. Şu içimde acıyan yere bir dost nefesi değsin, değsin de bahar gelsin hüzün kokan gönlüme dedim.
Yine anlatamadım derdimi. İçimde kalan her
güzel şeyi büyük bir öfkeyle parçalayan o ‘şeyi’ hiçbir insana anlatamadım. Derinlerimde
yükselen fırtınayı gösteremedim. Bir kış akşamı dost meclisinde otururken gülerek
anlattığım feveranı koca bir şaka sandılar. Öyle de ağız dolusuyla güldüler ki…
Yine anlatamadım.
“İçimdeki iyiyi kaybediyorum.” dedim. Çok istedim
yardım etsinler, tutsunlar elinden yüreğimin. Karanlığın altına gömülüp kalmak
istemedim. Meğer hakikati konuşunca gözlerini kaçırır, kulaklarını kapatır
olmuşlar. Bilemedim.
Fakat yine de denedim. Hiç yorulmam dedim,
hiç sendelemem. Koştum var gücümle peşlerinden. Gel gör ki koca bir
rüyadaymışım ben. Öyle ya, insan hayal içindeyken koştuğuna hiçbir zaman
yetişemez ve aksine ardından gelen ölümcül darbeler elini insanın yakasından
tek bir an çekmez.
O kötücül hislerin yakana yapıştığı an…
İşte o an uyanırsın rüyadan. Kışın ortasında
yüzüne çarpan rüzgâr gibi zalimce karşında durur gerçekler. Derin nefesler
alırsın ama o his… O hissi yakandan atamazsın.
Ben bir süre önce kötü bir rüyadan uyandım
Hikmet Bey. Nefes nefese kaldım uzun bir zaman. Dönüp baktığımda sendelemem
dediğim yerin ortasında mahvolmuş haldeydim. Beni anladığını, sevdiğini
söyleyenlerin sesleri bir kabustan kalan yankılardı sadece.
Şimdilerde bu sonsuz karanlığın ortasında bir
ben varım. Dizlerim yara, bere içinde. Gözlerim kan çanağına dönmüş. Sırtımdaki
yaşamak yükü olanca ağırlığıyla varlığını hala hissettiriyor.
Aslında bakarsan ben hata yapmadım. Bu kadar
zaman bildiğim yolda, bildiğimi sandığım insanlarla yürüdüm Hikmet Bey. Anlattım,
anlamadılar. Söyledim, dinlemediler. Gittim, gelmediler. Tüm benliklerini kabul
ettim, beni saf halimle kabul etmediler.
Ne yazık! Hayatımın bu bölümünde artık hiçbir cümleye ihtiyacım yok. Hiçbir gözyaşına, hiçbir özre ve soluklanacak
hiçbir dağa… Karanlığın en ortasına gömülüp oranın adını adım yapana dek geçen
sürede beni biraz dinleselerdi bilirlerdi:
"Paramparça olmuş bir testiyi eskisi gibi
onaramazsın. Kurumuş çiçekleri yeniden renklerle dolduramazsın.”
Gökkuşağı’nın güzelliği renklerin çokluğundan ziyade uyumlarının güzelliği aşina gözleri tekrar tekrar baktırmaya teşvik etmelerinden dir!
YanıtlaSil