Neyse, yine de derin bir nefes çekiyorum içime. Artık anlam yüklemiyorum ama. Mükemmel ve anlamlı olmak zorunda değil nefeslerim ve dahi geçen günlerim. Gelişine yaşıyorum. Lakin beni bitirecek bu durum. Bunu da biliyorum. Ne acı! Yapacak hiçbir şeyim yok. Aklımdan geçenlere ve beynimi yercesine konuşanlara karşı koyamıyorum.
Dünya kargaşası içinde insanlar gelip geçiyor. Hayat akıyor. Ben öylece duruyorum. İzlemek ne zor şeymiş meğerse. Öylece beklemek, dünyanın akışı içinde bir yer edinememek... Ben küçükken çaresizliği ip atlarken koşup da o ipe yetişememek, takılıp düşmek sanardım. Büyüdüm. Artık çaresizliğin kaç farklı anlama denk düştüğünü biliyorum ve ilk defa bilmekten hicap duyuyorum.Keşke biri bilmenin ağırlığından bahsetseydi.
Ama yine de yaşıyorum. Tek avuntum bu. Gerçi bazı bazı bunun yaşamak kelimesine denk gelip gelmediğini de sorgulamıyor değilim. Çünkü diğer insanlar yaşamayı böyle tarif etmiyorlar. Anlam içre yaşıyorlar ve yaşamaktan dolu dolu zevk alıyorlar. Şikayetleri de oluyor ama can yakmıyor. En azından öyle diyorlar. Düşmek onlar için kalkmanın en zevkli kısmıymış. Ben niçin düşmeyi en büyük eksiklik varsayıyorum öyleyse? Niçin düştüğüm yerden kuyunun diğer ucunu göremiyorum. Her yer karanlık. Bu insanların anlattığı mavilikler nereye saklandı?
Artık hiçbir şey çare olmuyor yaralarıma. Acısını dindirecek, onları saracak bir şey bulamıyorum etrafta. Gerçi bulmaya çalışsam da karanlığı ne ile hafifletip aradığımı bulabilirim, bilmiyorum.
İşin özü, yalnızım. En yakınlarım dahi anlamıyor artık. Daha doğrusu ben anlatamıyorum. Hem çığlık çığlığa bağırıp da durulmamış bir sessizlik nasıl anlatılır? Anlatılsa hangi kelimeler kullanılır? Sessizlik yalnızca sessizlikle bir cümlede anılır. O da gerekli merhemi bulmaya yetmez. Kainat üstündeki kimse tarafından anlaşılmaz.
Keşke çok önceleri, ruh bedene girmeden, sessizlikle can bulmuş acının tarifini bana verselerdi.
Keşke, keşke demenin ağırlığını omuzlamak zorunda kalmasaydım.
Yorumlar
Yorum Gönder