Arkana yaslan ve insanlık kemerinin takılı olduğundan emin ol. Ona ihtiyacımız olacak.
Kabil bir kıskançlık meselesiyle başlattı bu hikayeyi. İnsansoyunun elindeki bıçağa ilk kanı o sürdü. Bıçaktan akan damlaların oluşturacağı etkilerden haberdar mıydı bilinmez. Ancak bildiğimiz bir şey var ki o günden sonra ne bıçak indi o ellerden ne de kan damlaları akmayı bıraktı.
Kabil'in elindeki bıçaktan akan ilk damla sırf Müslüman olduğu için bir insanın işkence görerek öldürülmesine sebep oldu. O damla düştüğü yerde günden güne büyüdü. Önce köklerini saldı yere. Ardından o köklerden zakkum ağacı ortaya çıktı. Yerin altında büyümeye devam etti.
İkinci damla başka bir insanın 'Yahudi' olması sebebiyle öldürülmesine yol açtı. O damla zakkum ağacını daha da büyüttü. Gelecekte nelere sebep olacağını bilmediğimiz ağır dalları, yerin dibine doğru uzamaya devam etti.
Üçüncü damla ise tahmin edeceğiniz üzere bir Hristiyan'ın canına mal oldu. İşkencelerle öldürülen ilk Hristiyan'ın kanı, yere düşen üçüncü damlayla koca bir çığa dönüştü. Kabil'in elleriyle beslediğimiz zakkum ağacı daha güçlü, daha acı ve daha tehlikeli olmaya başladı.
Kabil'in elinden düşürmek üzere olduğu bıçağı ondan sonra gelecek bizler, bıçak henüz havadayken yakalamayı başardık. Daha sonra o bıçak ile insanları sağ, sol, beyaz, siyah, doğulu, batılı, dinli, dinsiz diyerek öldürmeye devam ettik.
Günümüzde ise bir sebebe gerek kalmadan bu kıyıma devam eden Kabil'in çocukları, bu gezegene barış getireceklerini iddia ederek her yerde dolaşıyorlar. Fakat olası bir aksi fikrin aralarından doğrulması halinde o düşünceyi gırtlaklamak için ellerindeki bıçağı her daim yanlarında taşıyorlar.
Kabil'in çocukları biziz. Kabil'in açtığı karanlık yolda bir elimizde bıçak, diğer elimizde kardeşimizin kanıyla yürüyoruz. Zemini keskin, virajları kafamız kadar karışık olan bu yol bizi asıl cehenneme sürüklüyor. Bu yolun gidişatına dur demezsek varacağımız sonda ayaklarımızın altında yollar değil, sevdiklerimizin cesetleri olacak. O yolun sonunda, elimizde kanlı bıçakla koca bir dünya çöplüğü içinde kalacağız.
İlk günden beri büyüyüp yeryüzünü saran zakkum ağacı, gökyüzüyle birlikte hepimizi içine katacak ve pişman olup o bıçağı bırakamayacağız.
Aslında biz sandığımızın aksine Kabil'in çocuklarıyız ve o bıçağı bırakmalıyız.
Bu süren hikaye yalnızca Kabil'in değil, bizim de hikayemiz sevgili okur. Yolculuğun başında taktığından emin olmak istediğim o kemeri ne şimdi ne de sonra çıkar. Ölüm ile kucaklaşırken bir elin o kemerde olsun. Zira o anda bile emin ol, sahip olduğun en önemli şeyin ellerinden kayıp gitmediğinden.
Her zaman aydınlıkta kal sevgili okur ve her zaman önyargısız dinle anlatılan hikayeleri. Asıl o zaman anlatacak bir şeyleri olur hikayelerin.

Yorumlar
Yorum Gönder