Baharın en güzel dönemlerinde, serin bir akşam vaktinde, Muhsin abi ile dert sofrasına oturmak yeniden nasip olmuştu. Bende soracak soru, sofrada konuşulacak dert, onda da derde derman cümleler ve yüreğe şifa cevaplar vardı. O büyük bir sakinlik ve ciddiyetle etrafı izlerken benim bugünlük konum sorulmaya hazır şekilde bekliyordu. Onun kadar sabırlı olamadığımdan telaşla sordum: - "- Muhsin abi, kendine yabancılaşmak nedir bilir misin?" Pek tabii yine sustu. Düşüncelerini sıraya koyup en makul olanını aralarından seçmek istermiş gibi bir süre ufka odaklandı ve orada takılı kaldı. Ardından her soruyu cevaplamadan önceki klasik iç çekişini de yaptıktan sonra çayından usulca bir yudum aldı. Ardından gözbebeklerini ufuktan çekip bana odakladı. - "- Sen evvela şuna cevap ver. Sen, kendini gerçekten tanıyor musun? Sen, sana sahip misin?" Soruma böyle bir cevapla karşılık ...
Heybemde seni anlatan kelamlar taşıyorum.