Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Lokman Hekim'in Sırrı

    Küçük bir çocuk ümidiyle uyandım geçen sabah. Bayram sabahını yeni giysileriyle karşılamış kadar da mutluydum. Sonra soru yığınları deldi, delinmez sandığım zırhı. Öyle acımasız bir his sardı ki her bir yanımı, bildiğim her şeyi unutuverdim Hikmet Bey. Ne ile doluydu o sorular bilmiyorum. Yüreğimi yakan o zehir zemberek ipin diğer ucu kime bağlıydı, onu da bilmiyorum.    Tek bildiğim canımın çok yandığıydı.       O an çok ağladım. Yüreğime sığdırdığım ve dahi sığdıramadığım cümle acıları döktüm sanki. Tam olarak ne kadar zaman geçti kestiremiyorum. Fakat epey bir süre içsel hesaplaşmalarla muhatap oldum. Meğer benim içim uzun süredir duygu mezarlığıymış Hikmet Bey. Eğer görseydin, benim gibi bilebilseydin çok ağlardın. Ben senin yerine de ağladım.     Bu mevzu üzerine çok düşündüm. İnsanlar içleri bir mezarlığa döndüğü için mi intihar ediyordu? Belki de haklılardı. Yaşarken ölümü kucağında taşımak nasıl bir yük bilirsin Hikmet B...

Muhabbet Meclisi

    Ne yaşamaya, ne düşünmeye vaktimiz var. Bir şeylere yetişme telaşındayız. O 'şey'lere yetişmeye çalışırken özümüzü kaybediyoruz. Bu sefer tek nefeslik ömrümüz boşa gelip geçiyor. O özü kaybettikçe herkes, her şey ağır geliyor şu aciz omuzlara.    Öylesine, fütursuzca yaşıyoruz şu kervanda. Ve en komiği de yolcu olduğumuz bu kervanda, hancı gibi davranıyoruz. Bizim olmayana bizim deyip o yükün altında hınca hınç eziliyoruz. Sonrasında da yorulmaktan dem vuruyoruz.    Ah üstadım... Oturup iki kelam edemiyoruz. Senin derdin bana hikaye, benim derdim sana masal oluyor. Hal hatır dahi soramıyoruz. Yüzleri göremiyoruz ki. Kum niyetine telefon bulup hakikatten kaçarcasına deve gibi başımızı gömüyoruz o hayali kuma. Şu başları kaldırıp iki tebessüm etmekten dahi aciziz.    Suratlarımızda yüzlerce yılın yorgunluğu, bıkkınlığı var sanki. Öyle ki ne teşekkür biliriz, ne teşekküre ricayı. Ne selam vermeyi ne de verilen selama geri dönüşü biliriz. Gülm...