“ Paramparça olmuş bir testiyi eskisi gibi onaramazsın. Kurumuş çiçekleri yeniden renklerle dolduramazsın.” Yine aynı hatayı yaptım Hikmet Bey. Şu kâinat üstünde yaratılmış en aciz varlığa güvendim. Yetmedi, emek de verdim. Büyük çabalar sarf ettim insan yanımı koruyabilmek için. Kan revan içindeyken ‘Gül bahçesinden henüz yeni çıktım.’ dedim. Gülsünler istedim. Çok gülsünler. Daha da ileriye gittim. Sevsinler istedim. Kelam soframa aldım, derdimi bölüştüm. Gönül yarasına merhem güzel kelamdır, dedim. Şu içimde acıyan yere bir dost nefesi değsin, değsin de bahar gelsin hüzün kokan gönlüme dedim. Yine anlatamadım derdimi. İçimde kalan her güzel şeyi büyük bir öfkeyle parçalayan o ‘şeyi’ hiçbir insana anlatamadım. Derinlerimde yükselen fırtınayı gösteremedim. Bir kış akşamı dost meclisinde otururken gülerek anlattığım feveranı koca bir şaka sandılar. Öyle de ağız dolusuyla güldüler ki… Yine anlatamadım. “İçimdeki iyiyi kaybediyor...
Heybemde seni anlatan kelamlar taşıyorum.