Bir dik duruş kaç gözyaşı, kaç uykusuz gece eder? Senden bana miras kalan şeyin bu olması ne üzücü. Oysa ben hiç böyle hayal etmemiştim. Büyüyüp gerçek bir yetişkin olduğum zamanları düşlediğimde böylesi prangalarla kesilmemişti yolum. Aydınlık ve çiçekliydi düşümde. Niçin bu yolların böyle acımasız ve dikenli olduğunu söylemedin? Niçin bunca karanlık yolu yürüttün bana? Bana yürüttüğün bu zifiri yolun sonu hep aynı acılı sokağa çıktı. Düştüğümde tutunacak tek dalım bile yoktu. O zalim yokuşlarını, telden örülmüş duvarlarını, ruhsuz kaldırımlarını hep yalnız başıma yürüdüm. Tam oluyor, bir aydınlık gözüküyor dediğimde hep ‘dahası’ yüklendi omuzlarıma. Karanlığıma karanlık katanlar farklı isimlerdi ama daima senin suretinle gittiler benden. Hepsinin gidişinde senin siluetin vardı. O yüzden her biri yeni yara açtığını sanarken esasında eskisine fazladan dem katıyorlardı. Bilmiyorlardı. Aslında bakarsan bilemezlerdi de. Kim,...
Heybemde seni anlatan kelamlar taşıyorum.